Apollon (Lat.Apollo), bulutları devşiren Zeus ile Titanlar’dan Koios’un kızı Leto’nun oğludur. Kardeşi Artemis ile birlikte Delos adasında dünyaya gelir.
Daphne (Defne) ise Teselya Irmağı Peneus’un kızıdır. Daphne bir “Nymphe” yani su perisidir. Birgün Irmak kenarında yolu Daphne ile kesişen Apollon, onun eşsiz güzelliğinden etkilenir ve onunla konuşmak ister. Fakat Defne, Işık Tanrısı’nın içinden geçenleri anlar ve kaçmaya başlar. O kaçar, Apollon kovalar. Çapkın Tanrı bir taraftan “kaçma seni seviyorum” diye bağırır.
Daphne Tanrılarla sevişen kadınların başlarına neler geldiğini bildiği için korkuya kapılır ve kaçmaya devam eder. Apollon ise, bu güzel periyi mutlaka yakalamak istemektedir. Aralarındaki mesafe gittikçe kısalır ve bir an gelir ki Daphe, Apollon’un nefesini saçlarının arasında duyar. Artık kurtuluş imkanı kalmadığını anlayan Daphne, birden durur ve ayağı ile toprağı kazıyarak şöyle bağırır:
“Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru.”
Bu içten yalvarış üzerine Daphne organlarının ağırlaştığını, odunlaştığını hisseder. Göğsünü gri bir kabuk kaplar, kokulu saçları yapraklara dönüşür, kolları dallar halinde uzar, körpe ayakları kök olup toprağın derinliklerine dalar, bir defne ağacı olur.
Daphne, ağaca dönüştüğünü hissedince “Meyvem ne yenilsin ne de içilsin.” der ve Defne Ağacı haline gelir. Apollon sevdiği kıza sarılmak isterken bu Defne ağacına çarpınca şaşırır.
Apollon o kadar üzülür ki bu duruma, ağacın etrafında günlerce ağlar ve akıttığı gözyaşları şelalelere dönüşür.
Efsane’nin Hatay Antakya’nın Harbiye mevkisinde geçtiği söylenmektedir. Rivayetler yörede bulunan şelalelerin Apollon’un gözyaşları olduğunu söyler. Sağda görülen olayı betimleyen mozaik Antakya Mozaik Müzesinde bulunmaktadır.
Defne Ağacı’nın meyvesi sonbaharda hasat edilir ve bu meyvenin tadı acıdır. Ne yenilir, ne içilir. Lakin kokusu ve yağı günümüzde birçok yerde kullanılmaktadır.