
Denizli’de, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ndeki antik dünyada ‘ölüler ülkesine geçiş kapısı’ kabul edilen Cehennem Kapısı, ziyaretçilerine kapılarını açtı.
Yer altı tanrısı Hades’ ve cehennemin 3 başlı bekçi köpeği ‘Kerberos’un heykelinin de bulunduğu Cehennem Kapısı’nda antik dönemdeki adak törenlerinde mağaraya gönderilen hayvanların karbondioksit etkisiyle öldüğü belirlendi.
Milattan önce 2. yüzyılda Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından kurulan ve “kutsal şehir” anlamına gelen Hierapolis Antik Kenti’ndeki kazı çalışmaları 1957’de başladı. Şimdiye kadar birçok önemli tarihi alanın ziyaretçilere açıldığı Hierapolis’te, Hristiyanlığı yaymak için kente gelen Hazreti İsa Peygamber’in 12 havarisinden Aziz Philippus anısına yapılan “Martyrion” ve Aziz Philippus’un mezarı da bulunuyor.
ÖLÜLER ÜLKESİNE GEÇİŞ KAPISI OLARAK ANILIYOR
Prof. Dr. Francesco D’Andria başkanlığındaki kazı ekibi, bundan 6 yıl önce, antik çağda “ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak kabul edilen Plütonyum’u (Cehennem Kapısı) ve Pamukkale’deki travertenlere beyazlığını veren termal suyun orijinal kaynaklarından birini tespit etti. Bu çalışmalar o dönem arkeoloji dünyasında heyecan uyandırdı.
Pagan inanışının hakim olduğu antik çağda Hierapolis’teki termal suların kaynağı olan mağaradan çıkan gaz oraya yaklaşan canlıları öldürdüğü için söz konusu alan mitolojide “yeraltı dünyasının hükümdarı Plüton’un cehenneminin giriş kapısı” olduğuna inanılıyordu. Yine antik kaynaklarda bu alanda “ölüler ülkesine geçiş kapısı” olarak kurban adanıyordu.
İtalyan kazı heyetinin araştırma ve buluntularında, Pamukkale’ye beyazlığını veren termal suyun çıktığı Cehennem Kapısı’nın, Frigler döneminde ‘kutsal alan’ olarak düzenlendiği belirlendi.
ASLINA UYGUN HEYKELLER KONULDU
Yaklaşık 6 yıldır yürütülen çalışmalar sonucunda “Cehennem Kapısı”nın önemli bir kısmı ayağa kaldırıldı. Aslına uygun yapılan “Hades” ve cehennemin 3 başlı bekçi köpeği Kerberos’un heykeli kapının üzerine yerleştirildi. Yapılan tüm çalışmaların ardından alan gezi güzergahına dahil edildi ve engelliler için özel yürüyüş bölümü de yapıldı.
Hierapolis Antik Kenti Kazı Başkanı Prof. Dr. Grazia Semeraro, yaptığı açıklamada, antik dönemde, Plütonyum adı verilen Cehennem Kapısı girişinde adak törenlerinin yapıldığını söyledi. Boğalar mağaradaki gazın etkisiyle öldüğü için Plüton’a kurban edildiğine inanıldığını anlatan Semeraro, şunları kaydetti:
“Burası yaklaşık 2 bin 200 yıllık bir yapı. O dönem kutsal sayılan termal suyun gücü antik kente gelen davetlilere gösteriliyordu. ‘Cehennem Kapısı’ Hristiyanlık benimsendikten sonra paganlıktan gelen batıl inancın önüne geçilmek için tahrip edilmiş ve 1500 yıl önce meydana gelen depremde yıkılmış. Buradaki restorasyon çalışmaları tamamlandı ve ekim ayında ziyaretçilere açılacak. Plütonyum, bilim dünyası ve turizm açısından Pamukkale için ciddi bir güzergah olacak. Burası, traverteni, suyu ve tarihi ile dünyada başka örneği olmayan bir yer.”
Daha önce mağaranın girişindeki kazılarda bulunan ve cehennemin bekçisi olduğuna inanılan Hades’in üç başlı köpeği Kerberos ve Hades’in heykelinin üç boyutlu rekonstrüksiyonlarla çizimi yapıldı. Afyonkarahisar’da sayısal restorasyonla mermerden kopyası çıkartıldı. Yenilikçi teknolojilerle lazer tarayıcıda yapılan üç metre boyundaki Hades heykeli ile Kerberos, kutsal mekan içindeki Cehennem Kapısı üzerinde bulunan kaidenin olduğu eski yerine yerleştirildi. Çevreye hakim bir yerde bulunan ve alan dışından da görülebilen Hades heykeli ile Kerberos, turistler için çekim noktası oluşturacaktır.”
Çok sayıda tapınak ve dinsel yapı nedeniyle arkeoloji literatüründe “Holy City” yani “Kutsal Kent” olarak tanımlanan Hierapolis’in, kurulduğu MÖ 2. yüzyıldan MS 80 yılına kadar pagan inanışın merkezlerinden biri olduğu, Hazreti İsa’nın havarilerinden Aziz Philip’in burada öldürülmesiyle Hristiyanlık merkezi haline geldiği biliniyor.
Cehennem Kapısı, Hierapolis’te 40 yıl çalıştıktan sonra geçen ay emekli olan eski kazı başkanı İtalyan arkeolog Ord. Prof. Dr. Francesco D’Andria başkanlığındaki heyet tarafından 2013 yılında ortaya çıkarılmıştı.(A
Pamukkale’de ‘yer altına açılan Cehennem Kapısı’nın gizemi sonunda çözüldü
Almanya’nın Duisburg-Essen Üniversitesi’nde jeolojik süreçler sırasında açığa çıkan gazlar üzerinde çalışmalar yapan volkan biyoloğu Hardy Pfanz’ın da aklını meşgul eden konulardı.
Pfanz, “Antik dönemin yazarlarının yazdıklarını okuduğumda, bu olup bitenin bilimsel bir açıklaması olup olmadığını merak etmeye başladım. Acaba bu Cehennem Kapısı volkanik bir havalandırma olabilir miydi?” diyor.
Pfanz, teorisini test etmek amacıyla 2013’te Pamukkale’yi ziyaret etti:
“Ne bulacağımızdan çok da emin değildik. Tüm bunlar uydurma efsaneler de olabilir. Hiçbir şey olmamış da olabilirdi. Ama kesinlikle bu kadar hızlı bir cevap almayı beklemiyorduk.”
Pfanz, burayı ziyaret eder etmez aslında olan biteni çok hızlı bir şekilde kavrıyor:
“Girişin çevresinde düzinelerce ölü hayvan gördük: Fare, serçe, karatavuk, birçok böcek, eşek arıları vb. Böylece anlatılan hikayelerin doğru olduğunu hemen anladık.”
Pfanz, portatif bir gaz analizörü ile yapının etrafındaki havayı test etti ve testin sonucunda da çok yüksek düzeylerde karbondioksit olduğunu gördü.
Normal havada karbondioksit oranı yalnızca yüzde 0,04 civarında olur. Ancak Pfanz, tapınak etrafındaki oranın şaşırtıcı bir şekilde yüzde 80’lere ulaştığını keşfedince şoke olduğunu belirterek, “Sadece birkaç dakika boyunca yüzde 10’luk bir karbondioksite maruz kalmanız yaşamsal bir tehdit yaratır. Buradaki miktar gerçekten ölümcül düzeydeydi” diyor.
Bu, aşırı karbondioksit seviyeleri, bölgenin kaplıcalarını ve travertenlerini de ortaya çıkaran aynı jeolojik sistemden kaynaklanıyor.
Pamukkale, 35 kilometre uzunluğundaki aktif bir tektonik fay hattı bölgesinde yer alıyor. Bu hatlardan biri doğrudan şehir merkezinden geçerek Apollon Tapınağı’na uzanıyor.
Güney California Üniversitesi’nden Yeomans, “Plütonyum’un konumunun seçiminin, burada bulunan sismik gaz delikleriyle doğrudan ilgili olduğuna neredeyse kesin gözüyle bakıyorum. O dönemin inançlarında yeraltındaki dünya ve onunla ilişkili tanrılar ve mitlerin önemli bir yeri olduğu göz önüne alındığında, ayaklarının altında olduğuna inandıkları dünyaya en yaklaştıklarını düşündükleri noktalarda tapınaklar inşa etmiş olmaları akla yatkın.”
Doğa güçlerine bu kadar yakın olmanın bir bedeli de oldu. Bu aktif fay hattı, M.S. 17, M.S. 60 yıllarında ve 17 ile ve 14’üncü yüzyıllarda şehri yerle bir eden depremlere yol açtı. Bu yıkımların sonucunda da Hierapolis Antik Kenti terk edildi.
Ancak, bu gizemi büyük oranda çözmüş olmasına karşın Pfanz’ın aklını kurcalamaya devam eden bir konu daha vardı: Madem burası insan hayatını tehdit edecek kadar tehlikeli bir bölge, o zaman neden tapınağa giren din adamları sağ çıkabiliyordu?
Pfanz, bu sorunun peşinden ertesi yıl Hierapolis Antik Kenti’ni bir kez daha ziyaret etti. Bu kez farklı saatlerde ölçüm yaptı:
“Gün boyunca, hava sıcak ve güneşli olduğunda, karbondioksitin hızla dağıldığını fark ettik. Ancak, karbondioksit havadan daha ağır olduğu için geceleri hava daha soğuk olduğunda zeminde birikiyor ve yer seviyesinde ölümcül bir gaz gölü oluşturuyor.”
Pfanz, bu bulgulardan burunları yere daha yakın olan hayvanların bu zehirli bulutta çabucak boğuldukları ancak daha uzun boylu olan din adamlarının ise daha düşük karbondioksit soludukları için hayatta kaldıkları sonucuna vardı.
Peki bu kurban verme merasimi aslında para kazanmak için yapılan bir hile miydi, yoksa rahipler gerçekten tanrılarla iletişim kurduklarına mı inanıyorlardı?
Yeomans, bu soruya, “Hierapolis’teki Plütonyum’un çok ama çok önemli olduğuna dair bir kuşku yok. Bununla birlikte din adamlarının neler olup bittiğini gerçekten anlayıp anlamadıklarından emin olmak ise zor. Bazıları hayatta kalmalarını ilahi olanın lütfuna bağlamış olabilir, diğerleri ise bunu, gözlemlenebilen veya en azından bir noktaya kadar tahmin edilebilen esrarengiz ama doğal – bir durum olarak da değerlendirmiş olabilir” yanıtını veriyor.
Bugün Cehennem Kapısı’nın tuğlalarla örülmüş durumda. Burayı ziyarete gelenlerin, yüksek karbondioksite maruz kalmadan bu tarihi yapıyı görebilmeleri için etrafına bir yürüyüş yolu yapıldı.
Alıntı: