Maya ve Hayat ağacı

Buradanara Paylaşımları

Maya Kozmosunun destansı yapısı, Dünya Ağacı ve Kaplumbağanın sırtında yükselen Dünyamız hakkında..

       Mayaların kodekslerine ya da taş sütunlarına yazılı hikâyeleri, mitolojik anlatıları, efsaneleri ile dış dünyayla paylaşmadıkları dini inançları arasındaki temel fark Dünya’nın yaradılış öyküsünde karşımıza çıkar. Palenque’de 684-702 yılları arasında Chan-Bahlum döneminde inşa edilmiş tapınaklarda bulunan duvar yazıları (Maya yazısının çözümlenebilir olmasıyla) bu mitolojik öykünün temelini belirginleştirmiş oldu.

       Arkeolojik bulguların sunduğu Maya anlatılarında dünya birkaç kez yaratılmış; insan varoluş hatalarını düzeltmedikçe yok edilmiş ve sonra tekrar yaratılmıştı. Tekrar yaradılışlar, İnsan’ın çevresindeki her şeyi ve evreni, insan olmaya yakışır biçimde takdir edeceği, inancını ilahi düzene uygun bir tekâmül seviyesine çıkaracağına dair tanrısal bir niyet ile olmuş ve bu mitolojik anlatımda İnsan’a her seferinde bir şans daha verilmişti.

Maya

 Yazıtlar Tapınağının basamaklarına kaydedilmiş metinde M.Ö. 11 Ağustos 3114 tarihinde son yaradılış başlar. Tanrı’nın iki veçhesinden birisi olan “İlk Baba” son çağı Dünya’nın merkezinde bir Ulu Ağacı yükseltmekle başlatır. Göksel olarak da Samanyolu Galaksisi’dir Ulu Dünya Ağacı. 
Bu mitik anlatımda gökyüzüne üç de taş yerleştirilir toprağı temsil ve kutsal kılmak için. 
Bu yaradılış efsanesine uygun biçimde günümüzde hâlâ Maya mutfaklarında yere konulan üç tane taş ile sürdürülür; yuvanın temel bağları sağlam olsun diye… 
       
      Bu efsanede Dünya üç bölüme ayrılır: Gökyüzü, Yeryüzü, Yeraltı. 
Gökyüzü on üç katmandan oluşur ve piramit şeklinde basamaklıdır. 
Gökyüzü gibi Yeraltı da piramit şeklinde aşağıya doğru iner ve ters yönde inen bu piramidin dokuz katmanı vardır. 
       Yani Maya evreni, tabanları birleşik, bir tanesi gökyüzüne uzanan, diğeri yer altına uzanan iki piramit şeklindedir. 

 Yeraltı tanrılarının kemikten karakterleri günümüz Meksika’sının “Ölüler Günü”ne ilham olmuş, hatta Coco filmine ilham vermiştir. 
       
       Maya Kozmosu’na devam edecek olursak, resimsel olarak iki piramidin birleşik tabanı şeklinde, yatay bir Dünya anlatılır.  
       Dünya, nilüferle kaplı devasa bir tropikal denizin üstünde, devasa bir Kaplumbağa’nın sırtındadır. Kaplumbağa,  yeryüzündeki yaratıcı gücün sembolüdür. 
       
       1773’te Palenque’deki üç muhteşem tapınağı ziyaret eden ilk Avrupalı olan Keşiş Ramon de Ordonez y Aguilar, keşfedilen yeni topraklarda sadece vahşi ve cahil kavimlerin yaşadığına inandığı için taş duvarlara kazılı destanın yazı olabileceğine ihtimal dahi vermemiş. Ancak değişik stillerdeki haç figürlerine takılıp kalmış. Sonradan “Haç” ve “Çiçekli Haç” adını verdiği iki tapınağa Kolomb’dan önce Hristiyan inancındaki bazı meleklerin “göksel ziyaretler” yapmış olabileceklerini iddia etmiş.  


Oysa Maya yazıtlarında resmedilen ve Keşiş Ramon’un “Hz. İsa’nın çarmıhı” olarak algıladığı Dünya Ağacı, Mezoamerika evreninin merkezi düşey eksenidir. Bu sembol sadece ağacı değil, aynı zamanda o ağacın içerisindeki hayat enerjisini de sembolize ediyordu. Bu enerji, sırtında Dünya’yı taşıyan kaplumbağadan Gökyüzüne doğru yükseliyor ve bu merkezi konumda yeryüzü ile gökyüzünün arasındaki canlı iletişim kanalını, ölenlerin yerden göğe geçiş arterini temsil ediyordu. 

Araç çubuğuna atla